Uluslararası Koloni Yaratma Sanatı

King's Cross'tan Haydarpaşa'ya

ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR DEVLET Projesinde TERÖR

9/11 olarak İkonlaştırılan yeni TERÖR döneminde; bombalarla ortaya sadece cesetler değil, semboller ve ikonlar saçılmakta olup, yaşanan SERİ TERÖR eylemlerinin analizi; TEK DÜNYA projesi peşinde koşanların TERÖRÜ; kontrolleri altında TEK BİR GÜVENLİK AĞI ve TEK BİR ULAŞIM AĞI oluşturmak için kullandıklarını göstermektedir. SERİ İKONİK TERÖR; Uluslararası kolonilerin kurulacağı noktalarda patlatılarak; şehir dokuları ile birlikte; Milli yapıların sözkonusu yapıların üzerindeki kontrolü gevşetilmektedir.

Bahiç Gürcihan

Raporun Özeti

Londra'da gerçekleşen TERÖR saldırıları; 9/11 olarak ikonlaştırılan SERİ TERÖR döneminin mimarlarının hedefleri doğrultusunda tutarlı bir adım attıklarını göstermektedir.

Anlatılan El-Kaide masalları ve tespit edilen "Müslüman Teröristlere" dayanarak yapılan vaka analizleri; cinayet mahallinde bulunan silahı suçlu ilan etmenin ötesinde anlam taşımamaktadır.

TERÖRİZE ederken; kamuoyuna ve "düşmana" mesaj verme kaygısı taşıyan TERÖRÜN bir adım ötesinde yeni bir İKONİK TERÖR dönemi ile karşı karşıyayız. Ortalığa sadece kan ve ceset parçaları değil; aynı zamanda semboller ve ikonlar saçan yeni bir TERÖR sözkonusu ve bu TERÖR sadece TERÖRİZE etmekle kalmıyor aynı zamanda mimarlarının hakimiyet alanlarını işaretlemesine ve geleceği kurgulamasına yarıyor.

7 Temmuz Londra saldırıları; 11 Eylül ile başlayan SERİ eylemler dizisinin sonuncusu olarak; New York'ta başlayıp; İstanbul'da devam eden, Madrid'den sonra Londra'ya sıçrayan TERÖR SİSTEMATİĞİNİN arkasındaki TEMEL niyete dair çok belirgin izler taşımaktadır.

"9/11" olarak ikonlaştırılan eylemler; Atlantik coğrafyasının DÖRT ucunda, ulaşım ağlarının sinir merkezleri oluşturduğu noktalarda meydana gelmiştir. Daha da önemlisi; 9/11'in gerçekleştiği alanın New York'ta ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR kategorisinde bulunan "New York Port Authority" olması ile; 7 Temmuz saldırılarının; Londra'da ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR kategorisinde bulunan City of London'ın DÖRT bir tarafında meydana gelmesi tesadüfün ötesinde bazı ipuçları içermektedir.

İstanbul'daki patlamalar sonrasında gerçekleşen NATO zirvesini de bahane ederek; şehirde, KÜRESEL GÜVENLİK ağına bağlı devasa bir gözetim ağının temelini atanlar ile; şehrimizin en kritik iki noktasında (Bkz : Haydarpaşa Port ve Galata Port projeleri ) ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR kurmaya soyunanların kökeni aynı küresel çeteye çıkmaktadır.

Daha da ilginci;

"King's Cross"; Brüksel merkezli ulaşım ağının son noktası olarak aynen Haydarpaşa gibi bir yeniden yapılanma projesine sahne olmaktadır. Keza; Brüksel'deki ulaşım ağının diğer ucunda yeralan Haydarpaşa'ya birileri; milyarlarca dolarlık kara parayı yığarken; bu proje; İstanbul'daki saldırıların ve özellikle tren yollarında yaşadığımız sabotajların ertesinde hızlandırılmıştır.

ULAŞIM AĞLARI ÜZERİNDEN TERÖR; "kendi limanlarımızı/ulaşım ağlarımızın güvenliğini sağlamak için güvenlik filtrelemesine sizin şehirlerinizden, limanlarınızdan, havaalanlarınızdan başlamalıyız" tezine Milli yapılar nezdinde inandırıcılık kazandırma ve bu sözde meşruiyet üzerinden; küresel güvenlik mekanizmalarının uluslararası irade adına taşeronlaştırıldığı çağı açmaya yaramaktadır.

Bu ulaşım ağlarının uç noktalarının; ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR DEVLETLER bünyesinde sonuçlandırılması; küresel planları doğrultusunda Milli yapıları kendi küresel ağlarına entegre etmek isteyenler için ayrı bir önem taşımaktadır.

Bu plan çerçevesinde;

ABD Başkanı TERÖR'e maruz kalmasın diye;

Boğaz'ın kıyısında ABD Başkanı'nın korumasına avuç açarken utanmayan zihniyete de;

New York ve Port of London'da ki konteynerlarda bomba patlamasın diye;

Kendi havalimanlarında ve limanlarında yabancı istihbarat örgütlerinin güvenlik taraması yapmasına izin veren ve Boğaz'ın korumasını MÜTTEFİKLİK adına NATO ÇERÇEVESİNDE sağlamakta bir beis görmeyen zihniyete de önemli roller düşecektir.

O yüzden; Galata Port için Kasımpaşa'da yeraçmaktan çekinmeyenler;

zamanı geldiğinde;

Haydarpaşa Port için;

Selimiye'de de gerekli yeri açmakta bir beis görmeyeceklerdir.


TERÖR'le MÜCADELEDE MÜKEMMELİYET'in temel şartları;

TERÖR'ün amacını analiz etmede ACZ;

TERÖR'ün mimarlarını görmede KÖRLÜK'tür.

"El-Kaide" masalı bu açıdan bakıldığında bir KÖR BASTONUDUR.

Herhangi bir cinayet mahallinde; cinayeti çözümlemekle görevli güçlerin faaliyetlerini dört ana unsura ayırabiliriz :

a) Olay mahallinin etüdü (Cinayet merkezi, yakın ve uzak çevresi)
b) Cinayet araçlarının etüdü
c) Kurbanın etüdü
d) Psikolojik/Semantik Etüd (Olayın aktarılışının, sebep-etki haritasının etüdü)

Eğer 1980'li yıllarda İstanbul'da bir komiser veya 2000'li yıllarda Türkiye'de Cengiz Çandar tarzı bir "tüccar/yazar" değilseniz;

önünüze gelen her cinayeti bir solcuya; yapılan her küresel terör eylemini de El-Kaide'ye yamamak yerine; bütün ön varsayımlarınızdan bağımsız olarak, deliller üzerinden suçluya ulaşırsınız.

Dolayısı ile; olay mahallini incelemekle görevli olanlar; silahın markasını, cinsini tespit ettikleri an olayı nasıl çözmüş sayılmıyorlarsa;

bir terör mahallinde kendini "silah" olarak kullandıran bir kaç teröristin kimliğinin ve bunların bağlı olduğu gerçek veya sanal şebekelerin tespiti terör olayının çözülmesi anlamına gelmez.

"9/11" sembolü ile ikonlaştırılan küresel terör saldırıları sonrasında; medya ışıkları eşliğinde gerçekleştirilen araştırmalar ve failleri bulma çalışmaları dünyada,

TERÖR DERİNLEŞİRKEN; TERÖRİSTİN SIĞLAŞTIĞI BİR DÖNEM

ile karşı karşıya kaldığımızı göstermektedir.

TERÖR DERİNLEŞİRKEN; TERÖRİSTİN SIĞLAŞTIĞI İKONİK TERÖR DÖNEMİ

Medyanın terör olaylarını aktarış tarzı ile terörün kendisi arasında ki ilişki incelendiğinde karşımıza "medyasız terör olmaz" klişesi ortaya çıkar.

Hepimiz 11 Eylülde ikiz kulelere uçakların çarpışını her açıdan görüntüleyen kameraların varlığını; terörün gerçekleştiği mekanın New York olması ve dolayısı ile her yerde kamera olma olasılığının yüksek olması nedeni ile fazla sorgulamayız fakat neticede 11 Eylül;

o kameralar sayesinde 11 Eylül'dür.

Daha da önemlisi;

O kameraların arkasında duran medya gücüdür 11 Eylül'ü 11 Eylül yapan ve bugüne kadar insanları hala "Pentagon'a Uçak Çarptı" tezine sorgulamasız inandırırken; aynı zamanda, binalara çarpan uçakların askeri özellikler taşıyan penceresiz uçaklar olduğu kanıtlansa ve binaların yıkılışının kontrollü patlamalar sonucu olduğunu gösteren onlarca veriye rağmen, hala kamuoyunu "bir kaç Arap teröristin kaçırıp binalara çarptığı uçaklar ve bu çarpma sonucu yıkılan binalar" tezi çevresinde dolaştırmaktadır.

Neticede; İKONİK TERÖR'de, TERÖRİST zincirin en önemsiz halkasıdır.

Adaletsizliğin, ezilmişliğin ve anlamsızlığın kök saldığı bir dünyada; beline bomba sarıp patlatacak, kendini şu ya da bu şekilde "feda" edecek adam bulma sorunu yaşanmaz.

Teröristin merkezinde durduğu ve terörist üzerinden düşmana ve kamuoyuna TERÖR/KORKU salındığı POLİTİK/TAKTİK TERÖR

döneminde;

MEDYA; olayların dehşetini aktaran ve dolayısı ile DEHŞETİN PSİKOLOJİK ÇARPANI konumunda önemli bir rol oynar.

Terörün; sadece düşmana korku, kamuoyuna korku salmak maksadının ötesinde; aynı zamanda, küresel savaşta bir ALAN İŞARETLEME ve GELECEK KURGULAMA görevine soyunduğu

İKONİK TERÖR

döneminde ise , Medya, sadece bir PSİKOLOJİK ÇARPAN değil aynı zamanda bir ANLAM ÇARPANI/ÇARPITANI olarak işlev görmelidir.

Birilerinin Küresel Planı uyarında "El-Kaide" markası yaratılması gerekiyorsa; Medya bu noktada sadece TERÖRÜ ÇARPAN değil aynı zamanda bu terörle bağlantılı her türlü olguyu "El-Kaide" fenomenine yönlendiren ve diğer her türlü düşünse sistematiğini bastıran bir yapıya dönüşmelidir.

MEDYA bu noktada; köşeyazarlarından manşetine, TERÖR'ü;

Teröristi, mekanı, araçları, kurbanları ve psikolojisi ile birlikte İKONLAŞTIRIR.

"Sakallı Dağdaki Terörist Müslüman" imajı ile pazarlanan USAme Bin Ladin;

"ABD'nin ekonomik gücünün sembolü" olarak vitrine konan İkiz Kuleler;

"İslamcı Arap Terörist" olarak pazarlanan "11 Eylül teröristleri"

ve

"Terörizme karşı savaş" olarak, "BOP" markası altında pazarlanan bir işgal süreci

İKONLAŞTIRMA; yaşananlar düşünsel şemanızın ne tarafına denk düşüyorsa düşsün,

sizi, TERÖRÜ stratejik hedefleri doğrultusunda kullanmak isteyenlerin kulvarında tutar.

Dolayısı ile İKONİK TERÖRÜN dinamiklerine hakim değilseniz;

ABD'ye hakim güçlerin temsil ettiklerine karşı olsanız bile;

kendinizi BOP'un varlığına veya esasına karşı değil, yöntemlerine karşı çıkarken bulursunuz.

"Anti-ABD"'lik; "toplumları silahla değil, parayla dönüştürelim" çizgisinden öteye geçemez ki; buna
kısaca "Bush'tan kaçarken Soros'a tutulma" sendromu diyebiliriz.

11 Eylül New York saldırılarından sonra; 7 Temmuzda Londra'da gerçekleştirilen terör olayları;

TERÖRÜ kamuoyunu terörize etmek/propaganda maksadı ötesinde;

TERÖRÜ; ALAN İŞARETLEME/GELECEK KURGULAMA vasıtası olarak kullananların

İKONİK TERÖRÜ derinleştirdiği bir dönemin başlangıcı olarak görebiliriz.

Önümüzdeki soru; İKONİK TERÖR'ün faillerinin (teröristleri değil; terrörizmcileri kastediyoruz) sözkonusu eylemlerle hangi alanları işaretledikleri ve nasıl bir gelecek kurgulamak istedikleridir.

Londra Bombalamalarının Sembolik Okuması

7 Temmuz Londra saldırılarının yukarıdaki soru çerçevesinde analizi; medyada gördüklerinizden çok daha farklı bir bakış açısını şart koşmaktadır.

Planları doğrultusunda küreyi değiştirmeye soyunanların masasında başköşede oturan ŞEYTAN; bu tür olayların AYRINTILARINDA gizlenmeyi çok iyi bilir.

7 Temmuzda Londra'da sahnelenen saldırılarını önümüze koyalım :

1) "King's Cross" istayonundan Doğu, Batı ve Güney yönlerinde hareket eden ÜÇ trende, neredeyse aynı anda patlayan ÜÇ BOMBA

2) Üç Bomba'dan bir saat sonra; çift katlı bir otobüsün üst katında bir başka bomba patladı

3) Bombalamalar; İskoçya'da Gleneagles Hoteli'nde başlayan 31. G8 zirvesinin ilk gününde, İngiltere'nin 2012 Olimpiyatları için seçilmesi ve İngiltere'nin 1 Temmuz'da AB Başkanlığını devralması sonrasında gerçekleşti.

4) Bu saldırı; 1988 yılında İskoçya, Lockerbie üzerinden geçerken düşürülen ve 270 kişinin öldüğü Pan Am Flight 103 vakasından bu yana İngiltere'nin gördüğü en kanlı terör eylemi idi.

5) 3+1 formasyonunda patlatılan bu bombalamaların hepsinin; Londra merkezindeki "City of London" bünyesinde meydana gelmesi

4) Saldırıyı; aynen Hariri bombalaması sonrasında olduğu gibi, daha önce duyulmamış, "Gizli Organizasyon - El-Kaide Avrupa" şeklinde garip bir isme sahip bir "örgüt" üstlendi.

5) Bu "örgüt", saldırıyı üstlendikleri dair duyuruyu; "Kale" anlamına gelen bir Internet forumunda yayınlamıştır. Bu forumun ana sunucularından bir tanesi Houston, Texas'tadır.

6) Duyuruda dikkati çeken iki ifadeden birincisinde; "Britain is now burning with fear, terror and panic in northern, southern, eastern, western quarters" (Britanya şimdi kuzey, güney, doğu ve batı bölgelerinde korku,terör ve panikle yanıyor" saldırının Londra'nın DÖRT yakasına yönelik yapısına vurgu yapılmıştır.

7) Duyurunun sonunda yeralan surenin hemen öncesinde kullanılan bir diğer ifade ise : "He who warns is excused" (Önceden uyarılan affedilir, bağışlanır); İsrail'in Güney Lübnanı bombalamadan önce sivillere askeri radyodan yaptığı duyuruların son cümlesi ile aynı idi.

Bu ayrıntıların derinlerinize indiğinizde karşınıza tarihin derinliklerinden bugüne kadar taşınan çok ilginç unsurlar çıkmaktadır.

Bu unsurların makro analize faydası olup olmadığı okurun bakış açısına göre değişir ama bilinmesinin kimseye zararı dokunmaz; fazla şey bilinmesinden rahatsız olanlar dışında.

1) Okuma ve içerik durumuna göre; "Kralların Çatıştığı", "Kralların Karşılaştığı" , "Kralın Hacı"
anlamına gelebilecek olan "King's Cross" isimli istasyon aynı zamanda; Roma imparatorluğuna karşı savaşan Kelt/Pagan kraliçe Boudicca'nın Romalı İmparator Nero'ya yenildiği yerdir ve bir efsaneye göre bu istasyonun altında yatmaktadır.

2) King's Cross istasyonu; İngiltere'nin tarihinde Katoliklere yönelik sınırlamaların hafifletilmesinden yana olan "Catholic Emancipation" hareketinin sempatizanlarından 4. George'un anısına dikilen ve pek de popüler bir kral olmadığı için 10 yıl sonra indirilen haçın bulunduğu alana yapılmıştır.

3) King's Cross aynı zamanda dünyada "pagan/okültist" geleneği çocukların literatürüne sokan ve onları büyü dünyası ile tanıştıran Harry Potter çılgınlığı ile de bağlantılıdır. Nasıl mı? Harry Potter romanlarında yeralan Büyü Okulu'na sadece King's Cross'tan kalkan özel bir trenle gidilir. Peki bu BÜYÜ OKULU nerededir tahmin edin : İskoçya.

4) Son bombanın patladığı yerin British Medical Association'ın(İngiltere Tıp Birliği) yakını olduğu vurgulanırken tarihi bir ayrıntı unutuldu. Bombanın patladığı yerin hemen yakınında; Dünya Siyonist Organizasyonun ilk genel merkezi bulunuyordu ve işte bu Great Russell 77 adresinde Dr. Chaim Weizman başkanlığında toplanan siyonistler; İsrail devletini hedefleyen Balfour Deklarasyonunu imzalamıştı.

5) Dördüncü ve son patlamanın gerçekleştiği otobüsün üzerindeki reklam "The Descent" ismini taşımaktadır. Bu filmle ilgili reklam panosunun üzerinde yeralan tanıtım cümlesi "Outright Terror - Bold and Intelligent" (Düpedüz Terör - Cüretkar ve Zekice) olup; film "Underground"'da (Yeraltı - Londra metrosunun diğer ismi) garip yaratıklarla savaşmak zorunda kalan ALTI KADIN'ın hikayesidir.

6) Olay sonrasında G8 zirvesi için bulunduğu İskoçya'da bir açıklama yapan Blair; iki omuzbaşına ABD Başkanı Bush ve Fransa Devlet Başkanı Chirac'ı almıştır. G8 zirvesi olmasına rağmen; bu temel ÜÇLÜ kadrajda başta Almanya olmak üzere diğer devletler yeralmamış, sadece genel resimler içerisinde görünmüşlerdir. "Batı Medeniyetini" hedef aldığı iddia edilen TERÖRE karşı ORTAK açıklama yapılırken; nedense resimde Almanya'nın görünmediği dikkatli gözlerden kaçmamıştır.

7) Blair tarafından kullanılan "bunlar barbar saldırılardır" ifadesindeki "barbar" kelimesi otomatikman kamuoyu nezdinde Müslümanlar/İslam ile özdeşleştirilmektedir. Halbuki; tarihin kitapları karıştırıldığında, Avrupa coğrafyasında "Barbar" sıfatına layık görülenin Müslümanlar değil; "Öteki Hristiyanlar" ve "öteki Batılılar" olduğunu görürsünüz. "Katolisizmi"n ÜÇLÜ TANRI (Trinity) anlayışını reddeden kavimlerden; Hristiyanlığı reddedenlere kadar "Kuzeyden" gelen bir çok kavmin tanımıdır "Barbar" ve en kanlı "Crusadeler" (Haçlı Seferleri) Müslümanlara karşı değil, Papalığın diğer Hristiyanlara karşı organize ettiği seferlerdir; "Bizans" İstanbul'una; tarihi eserlerinden kadınlarına kadar bütün değerleri ile tecavüz eden LATİNlerin DÖRDÜNCÜ Haçlı seferi buna güzel bir örnektir.

Yukarıda sıralananlar;

İKONİK TERÖR döneminde;

ortaya sadece kan ve ceset parçalarının değil,

sembollerin saçıldığını göstermektedir.

Bu sembollere anlam yüklenip, yüklenmeyeceği ve bu anlamların sistematik bir açıklamaya hizmet edip etmediği okuyucunun belirleyeceği bir konudur.

Açık İstihbarat olarak; bunlara, kullanın veya kullanmayın, dikkat çekmek, entellektüel dürüstlük ve bütünsellik adına bizim görevimizdir.

Bütün bu yazılanlardan sonra; Londra bombalamalarının,

New York, Madrid , İstanbul'daki terör olayları ile bağlantısını ortaya koyan tezimizi de aşağıda bulabilirsiniz.

TERÖR : Milli Güvenlik ve Ulaşımı Tek Taşla Küresel Plana Eklemleme Sanatı

Küremiz ve bu kürenin jeo-stratejik merkezinde duran memleketimize yönelik gelişen yeni dalga saldırının merkezinde birilerinin kontrolünde yaratılacak; ŞEHİR DEVLETLER ağından oluşacak TEK DÜNYA projesi yeralmaktadır.

Bir önceki küresel dönemde, nasıl KOMÜNİZM öcüsü; dünyayı iki bloğa ayrıştırıp, blokların da kendi içerisinde tek bir SİSTEM üzerinden BİRLEŞTİRİLMESİNE hizmet ettiyse;

Mevcut küresel dönemde ise TERÖR öcüsü; kendi kontrollerinde TEK DÜNYA yaratmak isteyen KÜRESEL BARONLARIN çıkarları doğrultusunda ULUS DEVLETLERİ küresel sisteme en hassas/mahrem noktalarından entegre etmeye yaramaktadır.

Herhangi bir şekilde çıkarlarınız doğrultusunda TEK'leştirmeye çalıştığıniz bir coğrafi sistemin belli başlı alt unsurlarını birbirlerine entegre etmeniz büyük önem taşımaktadır. Bunlar başlıcalarını sıralamamız gerekirse herhalde aşağıdaki liste yanlış olmaz :

1) Tek finans sistemi
2) Tek iletişim sistemi
3 Tek ulaşım sistemi
4) Tek güvenlik sistemi

Tek finans sistemi; dünyadaki para trafiğinin liberal ekonomi dinamikleri üzerinden akışkanlığının belli başlı finans merkezleri üzerinden geçirilmesi sonucunda ciddi yol katetmiştir. Avrupa Birliği gibi projelerle, ulusal paraların yokedilip, para politikalarının, siyasetten ve dolayısı ile milli iradeden uzak, işadamlarına yakın bürokrasi kadroların (Merkez Bankaları) emrine verilmesi bu yolda atılan önemli bir adımdır. Bir ülkenin finans merkezlerinin ve dolayısı ile ekonomiyi besleyen kredi hatlarının yabancılara devredilmesi bu projenin diğer temel bir ayağını oluşturmaktadır.

Tek iletişim sistemi; ise 1960'larda altyapısı ABD Savunma Bakanlığı'na bağlı DARPA (Defense Advanced Research Projects Agency) kapsamında geliştirilen Internet sayesinde hayli yol katetmiş olup; Milli Telekomunikasyon sistemlerinin uluslararası sermaye ve bunla bağlantılı yabancı istihbarat servislerine peşkeş çekilmesi süreci gözlerimizin önünde cereyan etmektedir.

Geriye kalan iki proje sözkonusu olduğunda ise; TERÖR birileri için vazgeçilmez bir rol oynamaktadır.

9/11 ile başlayan İKONİK TERÖR döneminin seri eylemleri; ülkelere KÜRESEL GÜVENLİK masalının yutturulması ve dolayısı ile ülkelerin en hassas güvenlik fiziki/beşeri altyapılarının merkezi bir yapı altında toplanmasının yolunu açmaktadır.

Genç evlatlarını STRATEJİK MÜTTEFİKlerinin koruduğu PKK'nın mermileri şehit verirken;

Ankara'da aynı STRATEJİK MÜTTEFİKleri ile;

TERÖRLE MÜCADELEDE MÜKEMMELİYET MERKEZLERİ

açanların varlığı;

sözkonusu masalın bazı beyinleri nasıl uyuşturduğunun en güzel kanıtıdır.

Dolayısı ile karşınızdaki MİLLİ BÜROKRASİ ve İRADEYİ;

KÜRESEL GÜVENLİK masalı ile merkezinde kendinizin durduğu yapıya entegre etmeye başladığınız noktada;

koskoca yapıları en hassas noktasından kavrama ve hareket ettirme yeteneğine kavuşturursunuz.

Afganistan'da NATO'nun askerliğini yaparken gururlananların;

kendi evlatlarının katillerini kovalamak için sınır ötesine adımını atamayacağı ortaya çıktığında sessiz kalması bundandır.

Bu iknanın iki ayağı mevcuttur : Teorik ve Pratik.

Teoride;

Terörün küreselleştiği, asimetrik hale geldiği, sınır tanımadığı gibi terminolojik propagandanın etkisi ile ülkelerin güvenlik doktrinlerini küresel güvenlik doktrini çerçevesinde dönüştürmesi ve tehdit algılamasını buna göre şekillendirmesi sağlanır.

Pratikte ise;

Kendi havaalanlarındaki ve limanlarındaki güvenliği bahane edenler; güvenlik adına sizin havaalanları ve limanlarınızdaki güvenliğe ortak olmanın pratik yapılarını kurmaya başlarlar.

Havaalanlarınızda milletvekillerinin üzerini aramaya başlayan ABD'li güvenlik görevlilerin varlığı ; pratiğin mide bulandırdığı bir uç noktadır fakat bu aymazlık ve hainlik noktasına; uçaklarındaki güvenliği bahane ederek Yeşilköy havaalanına üs kuran Mossad ajanlarının varlığı gibi bir çok pratik vaka üzerinden ulaşılmıştır.

Kendi limanlarındaki konteyner güvenliğini bahane edip Haydarpaşa limanına üs kuran da;

Uçaklarındaki güvenliği bahane edip Yeşilköy'e üs kuran da;

neticede analitik düşünme yeteneğinin yanısıra; karakter ve zeka konusunda da ciddi sıkıntı yaşayanların zaafları üzerinden hareket etmektedir.

Londra olayları; bu alanda teorinin ve pratiğin derinleşeceğinin bütün unsurlarını içermektedir.

King's Cross'tan Haydarpaşa'ya Çizilen Çizgi Brüksel'den Geçer

Son dönemlerde yaşanan terör olaylarında sürekli karşımıza çıkan DÖRT rakamının bir anlamı olup olmadığını, bu tarz analizlerin çeperinde tutmak ve daha doğrusu ortaya konulan tezin merkezine yerleştirmemek; ŞEBEKE TEORİSYENLERİNİN ortaya sağlıklı bir sonuç çıkarması açısından önemlidir.

Bu nedenle; New York saldırıları ile Londra saldırılarının; peşpeşe gerçekleşen üç saldırıdan bir saat sonra takip eden dördüncü patlama ile sonuçlanan, ortak bir 3+1 formasyonuna sahip olduğunun altını çok ince bir çizgi ile çekip, üzerinde fazla durmayacağız. Fakat yine de, kafanızın bir köşesine şu soruyu ekmek isteriz :

11 Eylül'de ABD'de Pentagon'a; artık bir Boeing uçağı olmadığı kanıtlanan bir uçan nesne ile (ya daha küçük bir uçak, ya da bir füze), diğer saldırılardan bir saat sonra yapılan saldırı ile; Londra'da önceki saldırılardan bir saat sonra gerçekleştirilen otobüs bombalaması; daha önceki saldırıların devamı mıdır, cevabı mıdır?

Eğer dünyada cereyan eden olayların arka planında; birbirleri ile tarihsel, düşünsel, rantsal ve ilişkisel bağlantıları olan şebekelerin ortak çıkarlar doğrultusunda hareket etmelerinin önemli bir payı olduğuna inanıyorsanız; ŞEBEKE teorisyenlerinin, olayların arkasında yatan şebekeleri ortaya koymaya çalışan teorilerini gözardı etmezsiniz.

Bu noktadan yola çıktığımızda;

11 Eylül'le başlayıp, İstanbul bombalamaları ile devam eden ve Madrid'den sonra Londra'da son şovunu gerçekleştiren TERÖR SERİSİ'nin ŞEBEKE TEORİSYENLERİ için çok zengin malzemeler içerdiğini gözardı edemeyiz.

DÖRT olayda; küresel ulaşım ağı açısından kilit noktalarda gerçekleşmiştir.

Daha da önemlisi;

11 Eylül'ün gerçekleştiği yer ile Londra'nın 11 Eylül'ü olarak adlandırılan Londra saldırılarının gerçekleştiği mekan arasında çok ilginç bir benzerlik mevcuttur ve bu benzerlik; küresel terörün mimarlarının planlarını da açığa çıkartacak niteliktedir.

11 Eylül; New York içinde ayrı bir idari birim olan Port Authority of New York'un

sahip olduğu World Trade Center Complex'te meydana gelmiş ve

iki uçağın çarpması sonucu sadece iki bina yıkılmamış; kompleksteki diğer binalarda yerle bir olmuş, olmayanlarda bir bahane ile yıkılmıştır.

JFK'yi aynı anda bir kaç noktadan vurmayı başaran "sihirli tek kurşun" teorisinde olduğu gibi; iki uçakla bir kaç binanın devrilmesi sağlanmıştır.

Bundan daha da ilginç olan; Port Authority of New York'un yapısıdır.

New York'un içerisinde ayrı bir idari komite tarafından yönetilen bu ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR'in kendi özel polis kuvveti olduğu gibi;

dünyanın en büyük limanları ve havaalanlarını işletmekte; bünyesinde yeralan ulaşım ağlarının (Manhattan'ı ana karaya bağlayan tüneller, v.s.) gelirlerini toplamaktadır.

11 Eylül saldırıları sonrasında Dünya Ticaret Merkezi kompleksinin tamamen yıkılması ile birlikte; bölgede yeni bir terminalle birlikte; yeni bir Dünya Ticaret Merkezi inşaatına başlanmıştır.

7 Temmuzda Londra'da meydana gelen saldırılar ise;

Londra'da City of London olarak bilinen ve aynen Port Authority of New York gibi ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR özelliği taşıyan CİTY OF LONDON'ın DOĞU, BATI, KUZEY ve GÜNEY sınırlarında meydana gelmiştir.

City of London; aynen New York'taki örneği gibi bir "London Port Authority"'e sahiptir ve

City of London;

kendi polis gücü;

kendi seçilmiş parlamentosu ile;

tam bir ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR görüntüsü sunmaktadır.

City of London'da; "Port Authority of New York" gibi dünyanın en büyük limanlarından birini ve dünyanın en önemli finans merkezlerinden birini bünyesinde barındırmaktadır.

Bu iki şehirde; aynan Madrid ve İstanbul gibi; dünyanın ulaşım sinir noktalarının üzerinde bulunmaktadır.

Atlantik coğrafyasının DÖRT ucunda patlatılan DÖRDER bomba sonucunda; sözkonusu merkezlerin güvenliğini birbirleri ve dünyanın diğer kısımları ile eklemlendiren teorik ve pratik zemin daha bir işlevsellik kazanmıştır.

İstanbul'daki güvenlik önlemlerinin; şehir merkezinde meydana gelen bombalamalar ve daha sonra tren hatlarında ardarda yaşanan terör eylemleri sonrasında taşındığı seviyeyi normal bir vatandaşın sezmesi mümkün değil.

Londra'yı aratmayacak bir kamera ağı ile gözetlenmeye başlanan İstanbul; boğazından sokaklarına kadar Uluslararası Güvenlik bürokrasisinin de hizmetine sunulan bir güvenlik ağı ile sarılmıştır.

"İslamcı terör" manivelasını kullananlar; kendi limanlarındaki ve ulaşım ağlarındaki güvenliği bahane ederek, bu liman ve ulaşım noktalarına diğer uçlardan gelecek trafiği, kökeninde kontrol etme ve filtrelemenin argümanını iradesiz iradecilerimize dayatmışlardır.

Bu dayatma sonucunda; Türk insanı, kendi havaalanında kendi milletvekilini arayan ABD Güvenlik görevlisi ile karşılaşmaktadır...

Boğaz'ın yakasında;

Bush'un güvenliği için elini; ABD'li korumaya açan BAKAN ile;

Boğaz'a dış finansmanla güvenlik sistemi kurup, bunu uluslararası güvenlik ağına dahil edenler

aynı resmin parçasıdır.

Karşılarında tehdit altında olduğunu kendilerine inandıran ve asla kıramayacakları bir güç vardır ve bu GÜÇün hatırına ellerini, sokaklarını, limanlarını, havaalanlarını bu GÜÇ'ün kontrolüne açmanın meşru zemini de hazırdır : TERÖR

Tabi aynı GÜÇ'ün kendileri ile; kendi evlatlarının kanına giren TERÖR konusunda işbirliği yapmaması üzücü ama ufak bir ayrıntıdır.

Şeytan'ın rahat ettiği ufak ayrıntılardan biri daha King's Cross istasyonunda yatmaktadır...

King's Cross ile Haydarpaşa'nın ilginç bir ortak özelliği vardır...

King's Cross; Brüksel'den kuzeye doğru giden ana ulaşım hattının sonunda,

Manş denizinin altından geçen tünelin ucunda yeralan terminal olarak büyük bir inşaat faaliyetine sahne olmaktadır. King's Cross merkezli bu devasa yapılanma projesinin bitiş tarihi 2015'tir.

Keza;

Haydarpaşa;

Brüksel'den kalkan trenlerin; Boğaz'ın altındaki tünelden geçtikten sonra varacağı noktadır.

Bu küresel ulaşım ağının bir ucunda;

işadamlarının yönettiği bir ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR olan ; City of London bulunmaktadır.

Diğer ucunda İSTANBUL'un ve ulaşım uç noktası olarak HAYDARPAŞA'nın bulunduğu bu küresel ulaşım ağının merkezi sinir noktasında; NATO ve AB'nin merkezi Brüksel bulunmaktadır.

Brüksel zaten ULUSLARARASI BİR KOLONİ olarak gerekli işlevi görmektedir.

Sıra işte bu uca bir ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR kurmaya gelmiştir...

"Bizans'a" karşı kurulacak iki port;

GALATA PORT ve HAYDARPAŞA PORT bu iş için iki ideal mekan olarak karşımızda bulunmaktadır.

Tarihin ilginç bir tesadüfü;

King's Cross'un olduğu alanda Romalılara karşı savaşırken ölen Kelt Kraliçe Boudica'nın kavminin; Bizans imparatorluğunun kuzey yakasında kurduğu küçük şehir devletin ismidir GALATA.

Tesadüflere inanın veya inanmayın ama;

Tayyip Erdoğan'ın deyimi ile;

"İstanbul'un üç yarımadasında";

"Bizans" hayalinin karşısına karşı kurulacak olan bu iki ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR yapının gelecekteki sakinleri aynıdır.

City of London'u kontrol eden finans gücü ile;

İstanbul'daki ulaşım altyapısından; iki yarımadanın ucuna kurulacak ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR Devletinin finansmanı da aynı güçler tarafından sağlanmaktadır.

Yine tesadüf olsa gerek;

"Port of Haydarpaşa"'ya aynen World Trade Center kompleksinde olduğu gibi 7 gökdelen dikilmesi planlanmaktadır.

Ve iktidara getirilmesinin bedelini her gün ayrı bir inci ile ödeyerek bizi şaşırtmayan Tayyip Erdoğan;

"İstanbul'a Pasaport'la girilsin" derken de;

alakasız bir konudan sözederken bile araya "İstanbul'un Üç Yarımadası"

terminolojisini sıkıştırırken de aslında

İSTANBUL'U bir ŞEHİR DEVLET

"Haydarpaşa Port Authority"'i ise ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR DEVLET

haline getirmeyi hedefleyenlere hizmet etmektedir.

King's Cross'ta patlayan bombaların sesi; duymayı bilenler için, Haydarpaşa'da yankılanmıştır.

Haydarpaşa; King's Cross'tan sonra birileri için teslimiyetin, birileri için direnişin noktasıdır.

Birileri Haydarpaşa'ya; sahiplerinin, milletleri sömürerek elde ettikleri uyuşturucu/silah parasını yığarak yeni bir KALE kurmayı hedeflerken;

Birileri; Haydarpaşa'ya kalplerini ve iradesini yığacaktır.

Tarihi; hangisinin yazacağını yine tarih belirleyecektir.

Saygılar

Açık İstihbarat

Hiç yorum yok: